rss
twitter
    Ne mutlu Türküm diyene!

İran Ermenistan’la Ticaret Hacmini Arttırıyor



İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi, İRNA`ya açıklamasında, Ermenistan ve İran’ın iki ülke arasındaki ticaret hacmini 1 milyar dolara ulaştırmak için anlaşmaya vardığını bildirdi.

Salihi, bu anlaşmanın İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın İran'a son ziyareti sırasında elde edildiğini söyleyerek, "İki ülke arasında diplomatik ilişkiler üst düzeyde. Ermenistan İran için önemli bir komşu ve ikili ilişkilerimiz 1991 yılında Ermenistan bağımsızlık elde ettikten sonra güçlenmeye başladı" diye ifade etti.

Bakan Salihi, İran Cumhurbaşkanı'nın Ermenistan'a ziyareti sırasında iki ülke arasında 6 önemli belgenin imzalandığını bildirdi. Cumhurbaşkanlarının müzakere konularından birinin gümrük sorunları ve gümrük hizmetlerinin kolaylaştırılması yollarının bulunması olduğunu belirten Salihi, "Tahran ve Erivan arasında ekonomik-ticari ilişkilerin parlak bir geleceği var. Ticaret ilişkilerimizin seviyesinin her geçen gün artacağını umarım" diye konuştu.

Meksika Senatosu Hocalı Soykırımı'nı Tanıdı



Meksika Senatosunda, Ermenistan-Azerbaycan Dağlık Karabağ sorunu ile ilgili anlaşma maddelerinden oluşan karar kabul edildi.

26 Şubat 1992 tarihinde Ermenistan silahlı kuvvetleri birliklerinin Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesinde Hocalı’nın sivil halkına karşı saldırıya geçtiği ve uluslararası insan hakları kuruluşların tereddüt etmeden Soykırım olarak adlandırdığı olay sırasında genellikle etnik kimliğine göre yüzlerce insanın ölümüne neden oldukları kararda bildiriliyor.

Kararda ayrıca Temsilciler Meclisi, Azerbaycan ve Ermenistan halklarının egemenliğine tam saygıyla yaklaşarak, mümkün sayılan formatta en kısa ve hızlandırılmış şekilde Dağlık Karabağ bölgesinde çatışmaya son verecek anlaşmanın sağlanması için Azerbaycan ve Ermenistan hükümetlerini çaba göstermeye ve AGİT Minsk Grubu Eşbaşkanılarını sorunun barışçıl çözümünün sağlanması amacıyla her iki hükümete tüm gerekli desteğin gösterilmesine devam etmeye çağırıyor.

Daha sonra ise, Hocalı katliamından19 yıl geçmesine rağmen, katliama ilişkin adaletin sağlanamaması, aynı zamanda, insanlar arasında ilişkilerin yeniden kurulması ve mümkün olan en kısa zamanda her iki toplum arasında yeniden uyumun sağlanması gerektiği de kaydediliyor.

Topkapı Sarayındaki Oğuz Kağan Destanı

İçerik olarak birebir aynı olmamakla birlikte Dede Korkut Oğuzname'lerden biri Dresten, diğeri ise Vatikanda'dır. 1934 yılında yayımlanmış olan bu makaledeki bilgilere göre "Oğuz Destanı" na çok benzeyen bir belge ise Topkapı Sarayı'nda bulunmaktadır. Prof. Dr. Bahettin Ögel'in de bu belge ile ilgili bilgilere kitaplarında yer verdiği bilinmektedir.

http://www.ttk.org.tr/index.php?Page=Yayinlar&KitapNo=806



Azerbaycan'da Ön Türk İzleri



Doç. Dr. Cengiz ALYILMAZ - http://www.cagdas.aku.edu.tr/bs/bildiriler/calyilmaz.pdf

Azerbaycan Cumhuriyeti, eski Türk boylarına ve devletlerine ait kültürel mirası üzerinde barındırması sebebiyle Türk dünyası için büyük önem taşımaktadır.

İnsanlık tarihinin de bilinen en eski yerleşim bölgelerinden biri olan Azerbaycan coğrafyası eski Türk kültür varlıklarından önemli bir kısmını da üzerinde barındırır. Nitekim bugün Azerbaycan Cumhuriyeti sınırları içinde kalan topraklarda tarihte birçok Türk boyu (Sakalar, Hunlar, Bulgarlar, Sarmatlar, Gobular, Kumanlar, Kıpçaklar, Kimekler, Peçenekler, Nogaylar, Hazarlar, Akhunlar, Ağaçeriler, Sabirler, Şirvanşahlar, Selçuklular, İldenizler, Harezmliler, İlhanlılar, Celayirler, Temürlüler, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Safevîler, Afşarlar, Kaçarlar, Osmanlılar…) yaşamış; bu topraklar ve bu topraklardaki her biri bir önceki dönemin âdeta devamı niteliğindeki eserler; milattan önceki dönemlerden bugüne kadar bazı Türk devletlerinin ve hanlıklarının kuruluşuna, gelişimine ve yıkılışına da tanıklık etmiştir.

Sonuç ve Öneriler

1. Azerbaycan Cumhuriyeti sınırları içinde yer alan Eski Türk dönemine ait eserlerin bulundukları bölgeler sit alanı ilan edilerek buralardaki kültürel varlıklar koruma altına alınmalı; söz konusu bölgelerde faaliyet gösteren taş ve kum ocakları mutlaka kapatılmalıdır.

2. Bulundukları tarihî mekânlardan alınarak açık hava müzelerine, müzelerin bahçelerine, parklara, binaların önlerine konulan kültür ve uygarlık eserlerinin (koç, koyun, at, insan heykelli ve sanduka biçimli mezar taşlarının, petrogliflerin, damgalı taşların, kullanım eşyalarının…) restorasyon ve konservasyonları yapılarak kapalı mekâna taşınmaları sağlanmalı veya üzerelerine “örtü” uygulanmalıdır. Orijinal yerlerinde bulunanlar ise, bulundukları yerlerde (her türlü “koruma” önlemleri alınarak ve uygulanarak) muhafaza edilmelidirler.

3. Azerbaycan Cumhuriyetindeki müzeler çağdaş müzecilik anlayışına uygun olarak yeniden düzenlenmeli; müzelerdeki envanter jeolojik dönemler, yıllar esas alınarak değil; envanterin ait olduğu boy, soy, millet, devlet esas alınarak tasnif ve teşhir edilmeli; Türk dönemi için (özellikle de Ön Türk ve Eski Türk dönemlerine ait envanter için) hususî teşhir salonu oluşturulmalıdır. (Bu iş için Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı’nın(TİKA’nın) Moğolistandaki Türk Anıtları Projesi kapsamında gerçekleştirdiği Moğolistan Millî Tarih Müzesindeki “Türk Dönemi Teşhir Salonu” örnek alınabilir).

4. Azerbaycan Cumhuriyetindeki Ön Türk ve eski Türk dönemlerine ait envanterin (özellikle de yazıt biliminin ilgi alanı içine girenlerin yazıtların ( ve diğer grafiksel dil ögelerinin (petrogliflerin, damgaların…)) tespiti, derlenmesi, aratırılıp incelenmesi ve yayımlanması için akademik nitelikli uluslararası ekipler kurulmalı; kurulacak ekiplere her türlü destek sağlanmalı ve elde edilen materyaller albümler, kataloglar ve bilimsel araştırma-inceleme eserleri hâlinde çok dilli ve Türk dünyasındakilerle karşılaştırmalı olarak yayımlanmalıdır.

5. Azerbaycandaki Ön Türk ve Eski Türk dönemlerine ait envanterin tespiti ile ilgili araştırma ve incelemelere Azerbaycan’ın tarihî arazisindekiler (Ermenistan, Gürcistan, İran, Dağıstan…) de dâhil edilmelidir.

6. Azerbaycan’da tarihî eserlerin korunması, yok olmalarının / edilmelerinin önüne geçilmesi, alınıp satılabilen objeler olmalarının engellenmesi, yurt dışına kaçırılmalarının / çıkarılmalarının önlenmesi ve gelecek kuşaklara sağlıklı ve güvenli bir biçimde iletilebilmesi için kültürel varlıkların korunmasıyla ilgili ciddî çalışmalar yapılmalı; yasalar çıkartılmalıdır.

7. Azerbaycan Cumhuriyeti’ne ait toprakların önemli bir kısmı (%20’si) Ermenistan tarafından işgal edilmiştir. Söz konusu topraklarda bulunan ve her biri ait oldukları yerlerin “tapu senedi” niteliği taşıyan tarihî eserler Ermeniler tarafından ya yok edilmekte ya da üzerlerinde değişiklikler yapılarak Ermeni eseri olarak yayımlanıp / gösterilip hem bilim dünyası hem de dünya kamuoyu yanıltılmak istenmektedir. Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan çıkması, Türk kültür ve uygarlık eserlerini tahrip ve tahrif etmesinin önlenebilmesi için bilim adamları da gerekli tavrı göstermelidir

http://www.cagdas.aku.edu.tr/bs/bildiriler/calyilmaz.pdf

Timur B. Davletovthe & Türik (Türk) Bitig



Örütbağ'da gezinirken karşılaştığım ziyaret edilmesi gereken mükemmel günlükleri ve sosyal ağ sayfalarını H4bib'in sağ-orta bölümündeki desteklediklerimiz başlığının altına ekliyorum. Yaşadığım geçici sorun yüzünden (Söz konusu bölümün bir türlü bulamadığım psd dosyasını bulduğum anda Timur B. Davletovthe ve Türik (Türk) Bitig'i desteklediklerimiz bölününde görebileceksiniz.) aşağıda bağlantı verdiğim iki sayfayı desteklediklerimiz başlığının altına ekleyemedim. Şimdilik Timur B. Davletovthe ve Türik (Türk) Bitig sayfalarını aşağıdaki bağlantıları kullanarak ziyaret edebilirsiniz. Timur B. Davletovthe ve Türik (Türk) Bitig'e yayın hayatlarında uzun ömürlü ve başarılı günler diliyorum.
  • Timur B. Davletov: The only holy scripture, no, sacred process is life which is eternal and does not divide people into categories like true and wrong, believer and nonbeliever, true believer and wrong believer, etc...
  • Türik (Türk) Bitig: Language Committee of Ministry of Culture and Infrmation of RK

Türk Çayını Kimse Böyle Anlatamaz | Katharine Branning



ABD'li yazar Katharine Branning'in yazdığı "Evet Bir Bardak Daha Çay İstiyorum" adlı kitabıyla ilgili yaptığı sunum, Türk çayına bakışınızı değiştirecek.

Nogay Türkleri'nin Milli Bayrağı



Nogay Türkleri'nin milli bayrağı...

Nogay Türkleri, yalnız kafkasya'da değil tüm Türk Dünyası'nda en çok soykırım ve göçe maruz kalan Türk halkıdır. Yıllarca Ruslara karşı direnen ve onları Kafkasya'ya sokmayan Nogay Türkleri, sonraki yıllarda korkunç katliam ve soykırımlara tabi tutulmuşlardır. Bugün dağınık halde Rusya, Romanya, Kırım ve Türkiye'de yaşamaktadırlar. Rusya'daki en büyük Nogay nüfusu Dağıstan Cumhuriyeti'ndedir. Dağıstan'da 50.000 civarında Nogay Türkü yaşamaktadır. Ayrıca, komşu Stavropol Kray'ında 25.000, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti'nde 17.000, Astrahan Oblastı'nda 6.000, Çeçenistan'da 5.000 Nogay Türkü yaşamaktadır. Romanya'da da 15.000'e yakın bir Nogay nüfusu yaşamaktadır. Türkiye'de ise 600.000 civarında Nogay Türkü yaşadığı tahmin edilmektedir.

Nogay ulusal bayrağında ana temayı Kök Böri denilen Göksel Dişi Kurt amblemi oluşturur. Bu amblem eski zamanlara dayanan savaşçı gelenekleri ve Nogay halkının askeri bakımdan ününü sembolize eder. Kök Böri amblemi açık mavi renkteki fonun ortasında oturan kanatlı bir dişi kurttan oluşur. Dişi kurtun koyu mavi görüntüsü altın rengi kenarlıdır ve göndere doğru bakar.

Karaçay-Balkar Türkleri'nin Ortak Milli Bayrağı



Karaçay-Balkar Türkleri'nin ortak milli bayrağı...

Karaçay ve Balkar Türkleri aslında, Ruslar tarafından iki farklı ülkede yaşamak zorunda bırakılan tek bir halktır. Elbruz (Mingitav) Dağı'nın doğu yakasında yaşayan Balkar Türkleri, Kabardey-Balkar Cumhuriyeti'nde, Kabardey Çerkesleri ile yaşamaya mecbur edilerken, Mingitav'ın batı yakasında yaşayan Karaçay Türkleri ise, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti'nde Çeskesler ve Abazalarla yaşamak zorunda bırakılmıştır. Rusların neden böyle bir uygulamaya gittiğini tahmin etmek zor değildir.

Karaçay-Malkar Millî Bayrağındaki sembolün kaynağı, Kafkasya’da Karaçay’ın en eski yerleşim birimlerinden olan Kart-Curt köyünde bulunan, üzerinde yazılar ve şekiller olan Hicri 1107, Miladi 1695 tarihli çok eski bir taşa dayanmaktadır. Bu sembol, Karaçay-Malkarlıların ataları olan Alanlardan kalmıştır. Aynı sembol, çok eskiden kalma bir Alan kalkanının üzerinde de yer almaktadır.

Taşın üzerinde Arapça ve Arap harfleriyle yazılmış Karaçay-Malkar diliyle yazılar vardır. Taşın üst kısmında Arapça; “Allah, Muhammed ve dört büyük halifenin isimleri: Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali” yazmaktadır. Taşın alt kısmında Arap harfleriyle ve Karaçay-Malkar dilinde “Bügün Manga, Tambla Sanga (Bugün Bana, Yarın Sana)” şeklinde bir ifade yer almaktadır.

Bu iki yazının arasında ise bir sembol bulunmaktadır. Bu sembol bayraktaki sembolün kaynağıdır. Karaçay-Malkarlı bilim adamlarının açıklamasına göre; semboldeki en dışta olan daire ya da çember evreni yani kainatı temsil etmektedir. Dairenin içerisinde her bir kenarı kavisli çizgilerden oluşan dörtgen; su, ateş, toprak ve havadan oluşan dört elementle birlikte dünyayı tasvir etmekte; dörtgenin her bir köşesi de dünyanın dört bucağını göstermektedir. Sembolün merkezinde yer alan daire ve içerisindeki Mingi Tav elbette ata yurdumuz Kafkasya ile Karaçay-Malkar halkımızı temsil etmektedir. Son olarak, bayrağın zeminindeki yeşil renk ise; tabiatı, hayatı, huzuru, bolluğu, bereketi, fazileti ve elbette yüce dinimiz İslam’ı temsil etmektedir.

Karaçay-Malkar millî bayrağının artık Türkiye’de yaşayan Karaçay-Malkarlılar tarafından da birtakım toplantılarda, festival ve şenliklerde kullanılmasının birlik ve beraberliğin sağlanmasında ve pekiştirilmesinde katkısı olacağı, ayrıca yeni bir heyecan, yeni bir güzellik ve yeni bir renk oluşturacağı kanaati oluşmuştur.

Öte yandan böyle bir oluşumun, yani çeşitli festival ve şenliklerde Karaçay-Malkar millî bayrağının kullanılmasının hukuken sakıncalı olabileceği, hatta bununla bölücülük yapılıyormuş gibi algılanabileceği endişesi de mevcuttur.

Karaçay-Malkar millî bayrağının, birtakım toplantılarda, şenliklerde, festivallerde, Atatürk posteri ve Türkiye Cumhuriyeti bayrağıyla birlikte kullanılmasının hukukî bakımdan bir sakıncası yoktur. Ayrıca, Karaçay-Malkarlıların, zaten Türk soylu bir halk olması sebebiyle, bölücülük yapması diye bir şey söz konusu dahi olamaz.

Kumuk Türkleri'nin Milli Bayrağı



Kumuk Türkleri'nin milli bayrağı... Dağıstan'da Kumuk Türkleri'nin nüfusu 400.000 civarındadır. Dağıstan nüfusunun % 15'i Kumuk Türkleri'nden oluşur.

Bayraktaki üç renk, üç etnik sembolden ibarettir. Mavi renk Türklüğü simgeler, kızıl rengi milliliğimiz (kızıl elma) benliğimiz, yeşil İslâm dinimizdir. At, at uygarlığının sembolü; onun üstündeki kadın, Umay Ana sembolü; altındaki börü (Bozkurt) sembolü. Ay yıldız da Kumukların Türkiye ile kopmaz bağlarıdır. Ve bu sembollerin bütünlüğü, Kumukların Türk millî varlığının tükenmeyecek ebedîliğidir.

Balkar Türkleri'nin Milli Bayrağı



Balkar Türkleri'nin milli bayrağı... Kabardey Balkar Cumhuriyeti'nde 150.000 civarında Balkar Türkü yaşamaktadır. Ülke nüfusunun % 13'ünü oluştururlar. Balkar Türkleri ülkede, Kabardey Çerkesleri ve Ruslardan sonra üçüncü büyük etnik gruptur.

Bu bayrak, daha önce Balkar Töre Teşkilatı'nın bayrağı iken 19 Haziran 1993 tarihinde Balkar millî bayrağı olarak ilan etmişlerdir

Bayrağı İbrahim Cankişiyev hazırlamıştır.

Karaçay Türkleri'nin Milli Bayrağı



Karaçay Türkleri'nin milli bayrağı... Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti'nde 200.000'den fazla Karaçay Türkü yaşamaktadır. Ülke nüfusunun % 45'i Karaçay Türkleri'nden oluşur. Ülkedeki diğer etnik gruplar: % 30 Ruslar, % 12 Çerkesler, % 8 Abazalar ve % 4 Nogay Türkleri'dir.

Resimdeki bayrak Camağat Teşkilatı'nın bayrağı iken daha sonra Karaçay Türkleri'nin milli bayrağı ilan edilmiştir. Bayrakta kullanılan mavi renk Karaçayların Türklüğünü, yeşil renk Müslümanlığını, kızıl renk ise milliyetçiliğini simgelemektedir. Ortadaki dağ ise hem Karaçay hem Balkar Türkleri için kutsal olan Migitav'ı temsil etmektedir.