Arabistan'da ki namı kuşların şeyhi, çöl arslanı Eşref Sencer Kuşçubaşı. Kafkas kökenli Türk istihbaratçı ve gerilla savaşçısıdır. Teşkilat'ı Mahsusa'nın kurucusu olarak geçse de resmi belgelerde ismi geçmemektedir. Harb okulunun son sınıfındayken Jön Türkler ile olan münasebetinden dolayı Hicaz'a sürülmüştür. Sürgünde bulunduğu zindandan kaçıp üç tabur tarafından korunan II. Abdulhamit'in baş yaverinin oğlunu kaçırmıştır. II. Abdulhamit'e karşı giriştiği isyan hareketi yüzünden bütün Arabistan'ı dolaşmış, şeylerle dostluklar kurmuştur. Her an her yerden çıkabildiği için kendisine Uçan Şeyh denmiştir. II. Abdülhamit meşrutiyeti ilan etmek zorunda bırakılıp, aralarında Kuşçubaşı'nın da bulunduğu pek çok kişiye af çıkarmasıyla birlikte isyanına son vermiştir. İsyan sırasında etrafına topladığı kendisine bağlı silah arkadaşlarıyla beraber, kurulan Teşkilat-ı Mahsusa adlı istihbarat örgütüne katılmışlardır. 1911 yılında Trablusgarb'ta Enver bey ile birlikte direniş hareketlerini örgütlemiş, 1912 yılında 2. Balkan Savaşı sırasında Enver Bey, kardeşi Sami Kuşçubaşı, Cihangiroğlu İbrahim ve Süleyman Askeri ile birlikte Çorlu, Tekirdağ, Malkara, Hayrabolu ve Edirne'nin kurtarılmasında yer almıştır. Aynı yıl Süleyman Askeri ve yörenin ileri gelenleri ile beraber Batı Trakya'da ilk Türk Cumhuriyeti'nin kurulmasına katkıda bulunmuştur.
I. Dünya Savaşı'nın çıkmasıyla birlikte 1914-1915 yılları arasında Teşkilat-ı Mahsusa'nın Arap Yarımadasından sorumlu başkanı olarak görev yapmış, Süleyman Askeri Bey'in ölümünü takiben Teşkilat-ı Mahsusa başkanı olmuştur (1915-1918).
I. Dünya Savaşı sırasında İngilizler'e karşı girişilen Süveyş Kanal Harekatı'nda (1916) öncü birliklere komutanlık etmiş, Hayber'de Faysal'ın (sonradan Irak Kralı olacaktır) 20 bin kişilik birliğine karşı 40 kişilik Teşkilat-ı Mahsusa birliği ile beş saatten fazla savaştıktan sonra yaralı olarak ele geçirilmiştir (1918).
Yakalandıktan sonra Lawrence'a şöyle dediği iddia edilmektedir:
- "Lawrence, kazandığını sanıyorsun. Fakat henüz hiçbir şey bitmedi. Hükümetinin başına öyle musibetler salacağım ki, 2 asır uğraşsanız bitiremeyeceksiniz." Kuşçubaşı'nın bu sözünün arkasında Teşkilat-ı Mahsusa'nın IRA (İrlanda Cumhuriyet Ordusu) yapılanmasını örgütlemiş ve desteklemiş olmasına inanılmaktadır. Bir savaş gemisi ve bir denizaltı eşliğinde Malta'ya sürgüne gönderilmiş, sürgünlüğü sırasında Arabistan'daki macerasını, yakalanışının ve sürgün hayatının ayrıntılarını anlatan bir eser yazmıştır. İngilizler'le imzalanan esir değiş-tokuş anlaşması gereği serbest bırakılmış, deniz yoluyla Anadolu'ya dönmüştür. Malta dönüşü hemen milli mücadeleye katılmış, kendi yetiştirdiği Çerkes Ethem'in kuvvetlerinde yer almıştır (1920). Özellikle Adapazarı civarındaki Kuvay-i Milliye başarıları ona mal edilmiştir. O bölgede direniş hareketlerini organize etmeye çalışmıştır ancak halktan ağır paralar talep etmesi ve bunları zorla elde etmeye kalkması üzerine Batı Cephesi komutanı olan Ali Fuat bir telgraf göndererek bölgeden uzaklaştırılmasını istemiştir. İddia edildiği gibi Kuleli'den veya Harbiye'den mezun olduğuna dair kayıtlarda ismine rastlanmamıştır. Kardeşinin adı Mustafa Kemal'e düzenlenen İzmir suikastinde geçer. Kendisinin yapmadığı şeylerle anılmasının sebebi Cemal Kutay'ın ve Amerikalı istihbaratçı Philip Hendrick Stoddard'ın kitaplarıdır. Gerçek yakın zamanda resmi arşivler taranarak anlaşılmıştır. Anadolu Osmanlı İhtilal Komitesi'nin kurucusu olduğuna dair söylentiler de vardır. Kendisi Çerkez Ethem'le birlikte Yunanlılara teslim olan grubun içindedir. Bu durumu kanıtlayan bir fotoğraf basına da yansımıştır. Ancak bütün bunlara karşın Eşref Kuşçubaşı'nın bir istihbaratçı olduğu iddia edilmektedir. Her ne kadar bunun doğru olmadığı ortaya çıksa da mevzubahis meslek dalının çok hassas olması sebebiyle gerçekten istihbaratçı olup olmadığı kolaylıkla bilinememektedir. Aksini gösteren delillerin varlığında bile Eşref Kuşçubaşı'nın aslında Kuleli ve Harbiye'nin resmi kayıtlarında olmaması veya isminin silinmesi elbette ki göreviyle ilgili olabilir. Keza Çerkez Ethem'le birlikte Yunanlılara sığınması da mesleğin gerektirdiği şekilde yapılmış bir hamle olabilir. Kendisi Çerkez kökenlidir ve Kurtuluş savaşında Çerkez Ethem’le beraber hareket ettiği görülmektedir. 150'likler listesindedir. Lozan Antlaşması'nın Temmuz-1923'de imzalanması ile, Yunan ve İngiliz işbirlikçisi olması iddiasıyla, Çerkez Ethem'le birlikte 150'likler listesinde yer almış ve vatana girişi 1936 yılına kadar yasaklanmıştır. 1955'te yurda dönene kadar birçok Arap ülkesinde ikamet etmiş olup bu zaman içerisinde herhangi bir istihbarat faaliyetine katılmamış olduğu tahmin edilmektedir. 1955-1964 yılları arasında Türkiye'de bulunmuş ve beraber savaştığı silah arkadaşlarının mezarlarını dolaşmıştır. 1964'te vefat etmiştir. Kabri Söke-Kuşadası(Aydın) yolu Yaylaköy Caferli Granta Mezarlığı yanındadır.
0 yorum:
Yorum Gönder